Son Dakika
ABD Başkanı Donald Trump, ticaret savaşlarının perdesini aralayan yeni gümrük vergileri kararıyla tüm dünya ülkelerini etkileyen bir süreci başlattı. Türkiye’nin yüzde 10’luk vergi grubunda yer almasının olası etkileri de merak ediliyor. KPMG Türkiye Gümrük ve Dış Ticaret Hizmetleri Şirket Ortağı Zahide Demir, bu kararın küresel ticarette yeni bir müzakere dönemini başlattığını belirterek, olası müzakerelerle oranların değişebileceğini vurguladı. Alınan kararların dünyaya ve özellikle Türkiye’ye muhtemel etkilerini değerlendiren Demir, şirketlere bu süreçte nasıl bir yol izleyebilecekleri konusunda da önemli tavsiyelerde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın dış ticareti yeniden şekillendirmeye dönük adımları hızını artırarak devam ediyor. Koltuğa oturduğu günden bu yana mevcut düzenin bu şekilde gitmeyeceğine dair vermiş olduğu mesajları Çin, Kanada ve Meksika gibi önemli ticaret ortaklarına yönelik kararları takip etmişti. Trump, nisan ayının başında ise tüm dünya ülkelerini ve dolayısıyla dünya dış ticaretini etkileyecek nitelikte bir karar yayımladı. Buna göre:
“Ticaret savaşlarının perdesi aralandı”
Trump’ın aldığı bu son kararları değerlendiren KPMG Türkiye Gümrük ve Dış Ticaret Hizmetleri Yardımcı Şirket Ortağı Zahide Demir, “Düzenleme doğal olarak tüm dünyada yankı uyandırdı. Zira Trump bu karar ile tüm ülkeleri pazarlık masasına oturmaya davet ediyor. Bu davet cümlesinin hemen ardından ‘müzakerelerden elde edilen sonuçlara bağlı olarak’ bu oranların artması veya azalmasının da ihtimal dahilinde olduğunu ekliyor.” dedi.
Kararın duyurulmasının ardından tüm ülkelerin ve Dünya Ticaret Örgütü’nün endişelerini dile getirdiğini belirten Demir, “Ticaret savaşlarının perdesi aralandı. Kararın dış ticaret hacmini azaltacak bir etkisi olduğunu tahmin etmek güç değil. Piyasalar da bu karardan elbette ki olumsuz etkilendi. Ülkelerin bu düzenlemeye kayıtsız kalması pek mümkün değil. Nitekim açıklamalar da bu yönde. Buna karşın karar ile oluşan yeni vergi yüklerinin sabit kalacağını varsaymak pek mümkün görünmüyor, daha ziyade bu yeni durumu hayali bir grafikte ‘t1′ noktası gibi düşünmek lazım. Çin’in misilleme olarak ABD menşeili ürünlere yüzde 34 oranında ilave vergi uygulama kararı gibi diğer ülkelerin alacağı kararlar ile kartlar yeniden dağıtılacaktır ki bu da t2 noktası olacak. Bu gibi durumların getireceği gerilim veya belirsizlikler ise üretim süreçlerini ve yatırım planlarını etkileyecektir.” şeklinde konuştu.
“Türkiye için yüzde 10’luk oranın düşüklüğü tek başına bir değer ifade etmiyor”
“Kararda vergi yükleri belirlenirken kullanılan formülün temelinde ABD’nin ilgili ülke ile ticaretindeki dış ticaret açıklarının yattığını biliyoruz.” diyen Demir, “Türkiye yüzde 10’luk baz vergi alınan ülkeler grubunda yer alıyor. Diğer ülke oranlarına bakılınca yüzde 10’luk oranın görece bir iyi hal olarak yorumlandığını söylemek mümkün. Ancak oranın düşüklüğü tek başına bir değer ifade etmeyecek. Hangi sektörlerin bu karardan ne şekilde etkileneceği, küresel tedarik zincirindeki diğer ortakların verileri de dikkate alınarak sektör bazında çalışmayı gerektiriyor. Örneğin tekstil sektöründe Uzak Doğu ülkelerindeki vergi yükleri dikkate alındığında bir avantaj yaratması beklentisi daha yoğun. Yine de AB’ye uygulanan yüzde 20’lik oran ile karşılaştırarak basit bir ‘avantaj hikâyesi’ yaratmak yeterli olmayacak. Yalnızca AB’ne ihracat yapan şirketler dahi mevcut pazarın daralması ihtimalini de göz önüne almak durumunda kalabilir. Kısacası üretim merkezlerindeki olası kaymalar, tedarik zincirine yeni halkaların eklenmesi ve eksilmesi gibi pek çok unsur aynı anda değerlendirilmeli.” şeklinde konuştu.
Şirketler nasıl bir yol izlemeli?
Yeni dönemde gümrük ve dış ticaret uzmanlarının ev ödevlerinin artacağını da öngören Demir, şirketlere şu tavsiyelerde bulundu: “Şirketlerin sektör ve rakip analizlerini gözden geçirmesi gerekiyor. Yatırım planlamalarını dış ticaretteki son gelişmelere göre revize etmeleri ve süreci çok yakın takip etmeleri en dikkat edilmesi gereken konuların başında geliyor. Küresel tedarik zincirindeki kırılma veya dönüşüm hızı da bu anlamda bir takibi zorunlu kılıyor. Mevcut üretim süreçlerini menşe esaslı bir bakış açısı ile incelemek faydalı olacak. Bu tür bir analizin pazarda oluşabilecek herhangi bir boşluğu dolduracak bir strateji geliştirilmesine katkı vereceğini öngörmekteyiz. İhracat pazarlarındaki olası daralmalara karşı alternatif rota araştırmaları yapmak, olası riskleri yönetmeye katkı sağlayacak. KPMG gümrük ve ticaret ekibi olarak süreci yakından takip etmeye ve iş ortaklarımıza yardımcı olmaya devam edeceğiz.”
BENZER HABERLER