logo

SALİH ATILGAN OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE MERAK EDİLENLERİ ANLATTI

SALİH ATILGAN OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE MERAK EDİLENLERİ ANLATTI

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkan vekili, YEDPA Yönetim Kurulu Başkanı ve Atılgan Grup Yönetim Kurulu üyesi Salih Sami Atılgan, otomotivde kur ve ÖTV’deki artışın düşmediği sürece fiyatlarda gerilemenin olmayacağını söyledi.

Otomotiv sektöründe uzun yıllardır yer alan Salih Sami Atılgan, sektöre yönelik merak edilenleri anlattı. Yöneticisi olduğu firmalarla sektörün, ana distribütörlük hariç bütün gruplarında yer aldıklarını ifade eden Atılgan, “Otomobil, günümüzde sadece insanları ya da eşyaları bir yerden bir yere taşımakla kalmıyor aynı zamanda sosyal statü aracı olarak da görülüyor” dedi. Türkiye’de otomotiv sektörünün ihracatın lider sektörü olduğunu hatırlatan Atılgan sıfır ve ikinci araç otomobil piyasasının dünü, bugünü ve yarınıyla ilgili beklentilerini şöyle sıraladı:

İKİNCİ EL PİYASASINI YÜKSELTEN NEDEN

Pandemi öncesi dünyada 90 milyon araç üretiliyordu. Otomotiv bütün ana sektörleri etkiliyor, bu nedenle otomotivde ortaya çıkacak gelişmeler diğer sektörler açısından önem arz ediyor. 2019’da KDV destekleri ve hurda indirimi gibi ilave desteklere rağmen 480 bin adet sıfır araç satışı gerçekleşti bu son on yılın altında bir ortalamaydı. 2020 için hedef 600-800 bin arası satıştı ama Mart ayında başlayan pandemi hesapları alt üst etti. Böyle olunca hem üretim hem satış tarafında durağanlık yaşandı. Haziran ayında para politikalarındaki genişlikler, krediye ulaşma kolaylıkları ve faizlerin düşük seviyelerde seyretmesi sonucu araç talebinde hızlı bir artışa oldu. Pandemi sürecinde insanların toplu taşıma araçlarını tercih etmemeleri de bu artışı tetikledi. Üretim adetlerinin talebin gerisinde kalması ise tabloyu daha da karmaşık hale getirdi.

İkinci el satışları Türkiye’de kıyaslama yaptığımız AB ülkelerinden biraz farklılaşıyor. Araçlarımızın yaşam yılı çok daha fazla, ikinci el araçlar çok daha değerli. Türkiye’de sıfır araç bulamayınca ikinci elde araç tedarikini gideren geniş bir kitlenin olması ikinci eldeki araç satışlarının çok daha hareketli olmasına yol açtı. Ülkemizde kişi başına araç sayısı Batı Avrupa ülkelerinin 4’te 1’i oranında bu nedenle Türkiye’de araç alma potansiyeli çok yüksek olan bir kitle var. Binek araç gruplarında vergisel uygulamalar, finansal kısıtlamalar gibi nedenlerle bu talep kısıtlamaya çalışıldığında ikinci el piyasası daha çok hareketleniyor.

FİYATLARI YÜKSELTEN İKİ NEDEN

Araç fiyatlarının son aylarda hızlı bir şekilde artması çok tartışılan bir konu ama sıfır araç fiyatlarının artmasına paralel olarak ikinci el araç fiyatları da artıyor. ‘Bu balon mu, yoksa maliyet kaynaklı artışlar mı’ sorusu çok soruldu. Türkiye ticari araçta üretici bir ülke ancak binek otomobillerde yüzde 60’ı ithal ediliyor. Doğal olarak döviz kurlarında ortaya çıkan artış, sektörü otomatik olarak etkiliyor. Şu an itibariyle baktığımızda Euro’da yüzde 38’e varan bir artış söz konusu, bu ithal gelen araçlara yansırken içeride üretilen araçlara da ciddi oranda tesir etti. Ağustos ayı itibariyle devreye giren ÖTV artışı fiyatlara yansıdı. Hurda indiriminin olmaması da buna eklenince fiyatlar belli bir noktaya kadar yükseldi.

Bugün tabloya baktığımızda; ÖTV açıklamasının öncesindeki süreçlerde ve kur farklarının yansımadığı dönemlerde araç alanların avantajlı olduğunu görüyoruz. Zira ÖTV yüzde 50’den 80’e çıkan orana KDV’de eklenince fiyatlarda büyük farklılık yaşanıyor.

SERBEST PİYASA EKONOMİSİ

Sıfır araçları galericilerin almasını, almak istemesini; serbest piyasa ekonomisinin doğasında olan bir durum olarak görmek lazım, araç fiyatlarının artacağını öngörebilen bazı firmalar hatta şahıslar böyle bir davranış içine girmiş olabilir. Galerici, burada elde etmiş olduğu kazancın vergisini ödemekle yükümlü olacağı için bir sıkıntı yok ama bireysele kaydığı zaman vergisel takibinin yapılamadığı bir ortam oluşabiliyor. Galericilerin sıfır araç talebi belli bir seviyede olsa da, firmalar aslında kendi araçlarını nihai müşterisi olabilecek gruplara satma gayreti içerisinde. Bunun için her markanın belli ölçüde bunu ayrıştırmaya çalıştığını biliyorum.

DÖVİZ KURU DÜŞERSE FİYAT DÜŞER

Fiyatların düşmesi kurdaki düşüş ve vergilerdeki indirimlerle söz konusu olabilir. Kurlarda geri çekilme olmadığı müddetçe araba fiyatlarının geri çekileceğine dair bir işaret görmüyorum. Araç arzından kaynaklı kısıtlamalar nedeniyle özellikle ikinci elde sıfır araç seviyesinde fiyatlar varsa bunlar zaten şu anda piyasada araç bulunduğunda normal seviyesine geliyor. Bundan sonra daha stabil bir halde olacağını düşünüyorum. İkinci eldeki artış sıfır araçlardaki araçların artışına paralel sürüyor. Bayi tarafında karlılıkların çok şiştiğini söylemek mümkün değil sıfır araçta ciddi bir rekabet var ve bu devam edecek. Nasıl olsa araba satılıyor diye kimse arabanın fiyatını çok yüksek fiyata. Üretim artsa bile araçların fiyatları benzer seviyelerde devam edecek.

AB İLE FARKLIYIZ

İkinci el piyasası, AB ülkelerine kıyasla yüksek düzeylerde seyrediyor. Gelişmiş ülkelerde eski araçların piyasadan çekilmesi arzu edildiği için sıfır araca yönelik teşvik edici sistem var ama Türkiye’de bunun devreye alınacağı ufukta gözükmüyor. Binek araç grubunda ithalata bağımlı bir yapıda olduğumuz için oradaki rahatlıklar cari açığa olumsuz etki yapabilir. Türkiye’de vergi politikaları geçici gerekçelerle konur ama bir türlü kalkmaz. ÖTV ve KDV’ler bütçe gelirleri içerisinde önemli bir paya ulaştı. Bu şartlar altında oralara müdahale edilecek gibi gözükmüyor. ÖTV’nin belli araçlarda çok yüksek düzeyde seyretmiş olması, aracın üç katına kadar çıkan vergi yüklenmesi aslında kamunun oradan elde edeceği geliri de elde edememesi anlamına geliyor.

İKİNCİ EL İTHALATI ÇÖZÜM DEĞİL

İkinci el araç için ithalat izninin çıkması bana çok mantıklı gelmiyor. Orda bir kapı var o kapı açıldığında onun nasıl kapatılacağını ön görmek zor bir süreç. Türkiye, araçlara yüklenen vergilerde sürekli kendi rekorunu egale ediyor. İkinci el araç ithalatına izin verildiğinde bunlar vergiden muaf şekilde getirmeyecekler dolayısıyla aynı durum orada da yaşanacak.

DİZEL AVRUPA’DA ÜRETİLMEYECEK

Otomotiv sektörü, teknolojinin en yaygın şekilde kullanıldığı ve sürekli geliştiği bir sektör, buradaki trendeler otonom ve elektrikli araçlar. Sektörde araç sahipliğinden araç kullanıcılığına geçişten bahsediliyor. Avrupa artık dizel araç üretmeyecek bu bir müddet sonra belki bizim için de geçerli olacak. Alternatif yakıt diye adlandırdığımız gruplar içerisinde elektrikli araçlar ön plana çıkıyor. Dünya genelinde satış adetleri beklentilerin altında olsa da uzak olmayan bir süreçte elektrikli araçların artacağını gözlemleyebiliyoruz. Bu araçlar çevreci olacak, yakıt açısından ekonomik, satış sonrası bakım maliyeti düşük. Bununla bağlantılı olarak otonom araçlara dönüşme süreci var. Tesla örneğinde olduğu gibi seri üretime geçen araç gruplarında bunları görüyoruz. Bizlerin shovroomlarında yer alan araçlarda da ciddi bir otomasyon devreye giriyor. Araçlar çok daha elektronik, ilerleyen süreçte otomobiller mekanik bir araçtan bilgisayara dönüşecek. Otomobiller artık mobiliteden çok ofiste yapılabilecek her şeyi yapılabilecek şekilde tasarlanmaya başlandı.

TOG SEKMENTİN İHTİYACINA CEVAP VERECEK

TOGG kendine hedef olarak 2023’ü koyu. Bu elektrikli bir araç ve o tarihe kadar kendi içinde Pazar oluşabilir. Şu an Türkiye’de o sekmentte konvansiyonel yakıtla çalışan araçların fiyatlarının çok yukarı çıktığını düşünürsek bir pazar oluşacaktır. TOGG standartlarındaki araçlar piyasanın bu boşluğunu kapatabilecek gibi görünüyor. Ancak elektrikli araçlarla ilgili seri satışlar devreye girdiğinde şu an Türkiye’de satış yapan markaların showroomlarında benzer elektrikli araçlar fazlaca olacak.

NİTELİKLİ GENÇLER, UÇAN ARAÇLAR

Yakın gelecekte uçan araçlar devreye girecek. Biz şu an SİHA’lar benzeri bir makineyi yapabiliyorsak bu işi farklı alanlarda de yapabiliriz. Teknolojiye ehemmiyet vermek lazım, yatırım yapmak lazım. Dünya o noktaya doğru hızlı bir şekilde gidiyor biz de bu işin ne kadar ilerisinde olursak gelecek dönemler için o kadar avantajlı olacağız. Bu sadece iş dünyasının arzusuyla ortaya çıkacak bir şey değil eğitim politikalarımız daha nitelikli insan yetiştirme noktasında olmalı, gençlerimizin yaratıcılığını değerlendirmemiz gerekiyor.

 

Paylaş