Son Dakika
Bu yıl, 29.’su düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP29); Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 11-22 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleşti. Ancak konferans, uzlaşıya varılamaması nedeniyle 24 Kasım tarihine kadar devam etmiş olup, yoğun müzakereler sonucunda ise küresel iklim geleceğini belirleyen sonuçlara varılmıştır. COP29’da iklim finansmanı, karbon piyasaları, enerji geçişi, uyum politikaları ve emisyon azaltımı gibi konularda yeni taahhütler ve uygulamalar için kritik müzakereler gerçekleştirilmiş olup, iklim finansmanının adil bir şekilde dağıtımı konferansın ana gündemleri arasında yer aldı.
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan ile İTO Kara Taşıtları, Yedek Parçaları ve Ekipmanları Meslek Komitesi Üyeleri, Azerbaycan’ın Bakü şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın 29. Oturumu COP29’a katıldı.
Konferansta, küresel ısınmayı sınırlama, karbon emisyonlarını azaltma, yenilenebilir enerjiye geçiş ve iklim finansmanı gibi temel konular tartışıldı. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele için daha fazla finansal destek alması, fosil yakıtlardan bağımsızlık için somut adımlar atılması ve iklim değişikliği nedeniyle en çok etkilenen topluluklara yardımcı olunması gerektiği vurgulandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcısı Fatma Varank ile Türkiye Pavilyonu’nda görüşme sağlanarak, COP29 Konferansına ilişkin değerlendirmeler yapıldı.
Ülkemiz başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Bakanlar, kamu ve sivil toplum kuruluşları ile uzman ve akademisyenlerin yer aldığı heyetle bahsi geçen zirveye üst düzey katılım sağlamıştır.
Bu yıl 29.su gerçekleştirilen konferans “İklim Finansmanı COP’u” olarak adlandırılmış olup; iklim finansmanı, karbon piyasaları, enerji geçişi, uyum politikaları ve emisyon azaltımı gibi konularda yeni taahhütler ve uygulamalar için kritik müzakereleri ile öne çıkmıştır. İklim finansmanının adil bir şekilde dağıtımı; gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçişini ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum sağlamalarını desteklemek için kritik bir öncelik olarak öne çıkmıştır.
Öte yandan; devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin’e uyguladığı insanlık dışı eylemler ve Amerika Birleşik Devleti (ABD) başkanlık seçimleri gibi jeopolitik gelişmeler, konferans gündemini etkilemiş olup; Avrupa Komisyonu Başkanı, ABD Başkanı, Çin lideri ve Almanya Başbakanı gibi bazı dünya liderleri zirveye katılmamıştır. Türkiye ise, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Bakanlar, kamu ve sivil toplum kuruluşları ile uzman ve akademisyenlerin yer aldığı heyetle bahsi geçen zirveye üst düzey katılım sağlamıştır.
COP31’in Türkiye’de yapılması için gerekli çalışmaların yürütüldüğü ve Türkiye’nin COP31 başkanlığı ve ev sahipliği için sürece liderlik etmeye hazır olduğu dile getirilmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yeşil dönüşüm için bir köprü oluşturma kapasitesine sahip olan Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapmasının büyük prestij olduğu ifade edilerek, İstanbul Ticaret Odası’nın da ülkemiz adına her platformda COP31’in Türkiye’de gerçekleştirilmesini vurgulamasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir.
Türkiye açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı konferansta ülkemizin “Uzun Dönemli İklim Stratejisi” T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından açıklanmıştır. Stratejiye göre; 2053’e kadar sanayi sektöründeki çimentoda %93, demir-çelikte %99, alüminyumda %75 oranında emisyon azaltımı sağlanacak, binalar sektöründe ise emisyon oranı sıfıra yaklaştırılacaktır. 2035 yılına kadar elektrikli araç sayısının 4,2 milyona yükseltilmesi ve yerlilik oranının %75’e çıkarılması hedeflenmiştir. Enerji alanında 2030 yılına kadar güneş enerjisi kurulu gücünün 5 katına, rüzgâr enerjisinin ise 2 katına çıkması; 2053 yılına kadar yenilenebilir enerji payının %50, nükleer enerjinin ise %30’a çıkması hedeflenmiştir. Böylece birincil enerji arzının %80’inin temiz kaynaklardan sağlanması amaçlanmıştır.
Ülkemiz; İklim Kanunu’nun 2024 yılı içerisinde kanunlaşarak yürürlüğe gireceği, 2026 yılında AB’de yürürlüğe girecek olan SKDM’ye karşın, dış ticarette rekabet gücümüzü artırmak amacıyla oluşturulan karbon fiyatlandırma ve Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’nin ivedi olarak hayata geçirileceği, yeşil yatırımlar için finansman mekanizmalarını geliştirecek olan “Ulusal Yeşil Taksonomi Yönetmeliği”nin de 2025 yılında çıkarılacağı açıklanmıştır. Ayrıca Türkiye, 2026 yılında düzenlenecek olan COP31’e ev sahipliği yapmak için de adaylığını ortaya koymuştur.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş müzakerecisi Fatma Varank tarafından; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında yeşil dönüşüm için bir köprü oluşturma kapasitesine sahip olan Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapmasının büyük prestij olduğu ifade edilmiş olup, İstanbul Ticaret Odası’nın da ülkemiz adına bulunduğu her platformda COP31’in Türkiye’de gerçekleştirilmesini vurgulamasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir.
COP29’un dikkat çeken satır başlarında Rapor, Türkiye’nin COP29’un ilk günlerinde açıkladığı Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi’ni de ele alırken, strateji kapsamında Türkiye’nin 2053 yılında net sıfır olabilmesi için oluşturduğu hedeflere ve bu hedeflere ulaşmak için yapılacak eylemlere dikkat çekiyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına, nükleer enerjiye, sektörlerin karbonsuzlaşmasına dair hedefleri ve yol haritalarını kapsayan stratejide, hedeflere ulaşmak için yıllık ilave yatırım ihtiyacı GSYH’nın yüzde 1,7’si olarak ifade ediliyor. Bu ortalamanın 2025 yılında gerçekleşmesi, özel sektörün 14 milyar, kamunun ise yaklaşık 10 milyar dolar ilave yatırım yapması anlamına geliyor.
COP29’un en önemli çıktılarından birinin de Paris Anlaşması kapsamındaki madde 6’nın kabulü olduğu belirtilen raporda, üzerinde mutabık kalınan bu maddenin emisyon azaltma projelerinden karbon kredisi üretimine, ticaretine ve BM’nin denetimi altında bir karbon piyasasının oluşturulmasına imkân verdiğinden ve mekanizmanın 2025 yılında devreye girmesi planlandığından bahsediliyor.
COP29 Sonrası İş Dünyasını Neler Bekliyor?
COP29 müzakerelerinde iş dünyası; finansman, teknoloji ve inovasyon kapasitesi açısından iklim değişikliği ile mücadeledeki kritik rolünü ortaya koymuştur.
İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum süreçleri için ihtiyaç duyulan ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere sağlayacağı 300 milyar dolar finansman taahhüdünün; özellikle yenilenebilir enerji, yeşil dönüşüm ve döngüsel ekonomi gibi alanlarda faaliyet gösteren şirketler için fırsatlar oluşturacağı değerlendirilmektedir.
Zirvede fosil yakıtların azaltılması konusunda net kararlar alınmamış olsa da küresel yönelimin fosil yakıtların kullanımının kademeli olarak azaltılması yönünde olduğu aşikârdır. Bu bağlamda şirketlerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapması, enerji verimliliğini ön planda tutması ve düşük karbonlu teknolojilere geçmesi önem arz etmektedir.
COP29 sonucu ortaya çıkan gelişmeler; iş dünyası için risk olduğu kadar sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen dönüşümün aracı olacak bir fırsat olarak değerlendirilmektedir.
Finansman imkanlarının artması ve karbon piyasalarının düzenlenmesi gibi gelişmeler iş dünyası için avantajlar oluşturmakla birlikte; süreci doğru yönetmek için stratejik planlama ve iş birliği geliştirmek kritik önem teşkil etmektedir.
COP29’dan raporunda öne çıkan diğer satırbaşları ise şöyle sıralanıyor:
BENZER HABERLER